29 Kasım 2023 Çarşamba
"Saç" deyip geçmemek lazım
20 Kasım 2023 Pazartesi
"Hayır" lı Günler
13 Ekim 2023 Cuma
Belirsizlikle Flört Hallerim
Düşünüyorum da biz böyle yaşarken; çok heyecanlıyken, mutluyken ya da dibine kadar depresif hissederken.... Bazen ne hissettiğimizi dahi bilmeden öylesine durup dalmışken...Sonbahara teslim olmuş doğanın aynı kabullenişle yapraklarını döküşünü izlerken mesela duruma uygun bir müzik çalsaydı fonda. Ne hoş olurdu değil mi?
Geçtiğimiz yıl hayatımın en koşturmacalı, en yorucu evrelerinden bir tanesiydi. Hani böyle bilgisayar oyunlarında kahraman atlar, zıplar, envai çeşit silahlarla kendisini koruması ve ilerlemesi gerekir. Her level'ın sonunda tam rahatlayacak gibi olursun, sonra diğer level başlar ve daha da zordur artık kahramanın devam etmesi... Geçen sene bir nevi öyleydim. Doğumdan sonra işe başlama sürecim, bakıcıyla sağlıklı iletişim kuramayışımız ve bakıcının tavırlarının insanlara olan güvenimi dahi sorgulatması sorunlarından sonra onunla yollarımızı ayırışımız, sonra kızkardeşimin gelmesi ve desteği ile iş hayatıma devam etmiş olmam; ama iş hayatımda çok zorlu iş ilişkileri ve vakalarla çalışmam, bütün bu değişkenlerin özel hayatıma olan yansıması....derken ne kadar yorulduğumu hiç fark etmedim. Genelde öyle olmaz mı zaten? Şöyle bir dursan, durabilsen, soruların içinde gizlidir cevaplar bazen. Yüzleşme fırsatın olur kendinle. Ama durmadan yol aldığında sadece önüne bakman gerekir. Nitekim geçtiğimiz yıl benim de durmadan, önüme bakmam gereken bir süreçti.
Yaz tatilinde vücudum sinyaller vermeye başladı. Yorgunluğumu göz ardı edemedim. Durdum ve cevabı gördüm; dinlenmem gerekiyordu. Çocuğuma ben bakmak istiyordum bir süre daha. Ücretsiz izin alıp onunla vakit geçirmek bana çok iyi gelecekti. Eşim de her kararımda olduğu gibi bu kararımda da beni destekledi ve bu şekilde bir karar aldık.
Sonra ağustos ayında bir mail geldi. Evden iş yapabileceğim, kitapları pedagojik olarak inceleyebileceğim bir proje için başvuru duyurusuydu. Evet çalışma saatleri esnekti, bazen ekiple gece 22.00'de toplantıda oluyordun. İyi tarafı ise en az bir iki sene sürecek bir proje olduğundan kızımı rahatlıkla büyütürüz dedim. Başvurdum. Ağustos ayının başında başvurdum. Sözde en geç eylül ayında sonuçlanacak proje daha dün sonuçlandı: Eski ekiple yola devam etme kararı almışlar :)) Hayır, o zaman neden başvuru aldınız demedim, çünkü neyimiz doğru ki gerçekten ? :)
Ağustos'tan bugüne kadar olan süreçte belirsizlik yaşattı bu durum bana. Sonuçta bu işe başvurum onaylansaydı ücretsiz izne başvurmam saçma olacaktı. O arada ben rapor aldım, yalandan da rapor almam gerekmedi cidden hasta oldum. Dışarıda hazırda bekleyen bütün virüs ve enfeksiyonlar insanın böyle stresli zamanlarında sızıveriyorlar sistemine. Miray'ın da nazlı bir evresine denk gelince, e madem ben de kendi anneme nazlanayım dedim :) Annemi çağırdım. Yaşasın analar :) Annem gelince çok daha iyi oldu. O torunuyla hasret giderirken ben işe gidip biraz işleri toparladım. Bir kez daha ne kadar doğru bir karar verdiğimi teyit ettim :) Bi de belirsizlik sürecinde bir işle meşgul olmak çok iyi geliyor insana. Öyle zamanlarda kesinlikle insan kendisine bir meşgale bulmalı. İşteyken çok daha hızlı geçti günler ve evet proje ekibinde yoktum.
Geldiğimiz noktada "Ohh" diyorum. Nihayet artık belli oldu ne yapacağım. Bu sene kızımla birlikte bir sene ev deneyimi yaşayacağım bakalım :) Bu seneki hedefim: durmak. Bolca durmak, okumak, yazmak, arada sizin kapınızı tıklatmak, kağıttan yaptığım uçaklarla yazılarınıza küçük yorumlar bırakmak :))
Şimdi mesela arkada bir fon müziği çalsaydı ne çalmasını istediğimi biliyorum. Yönetmenime yardımcı olayım değil mi ama :) Şuraya da iliştiriyorum:
27 Eylül 2023 Çarşamba
Eylül Notları
8 Eylül 2023 Cuma
Başımıza Gelenler
23 Ağustos 2023 Çarşamba
Yeni Rollerin Getirdiği Bazı Güzellikler
27 Temmuz 2023 Perşembe
Tatil Maceramız
Geçtiğimiz hafta tatile gittik Kuşadası'na. Normalde Fethiye'ye gitmeyi planlarken havaların sıcak olacağını düşünerek rotamızı bu şekilde değiştirmeyi uygun gördük.
Bebeğimizle ilk tatilimiz olacağı için de hem heyecanlı hem meraklı bir parça da kaygılıydım. Ana olunca kaygı da hep ikincil duygun oluyor. Hatta bazen tüm duyguları alt ediyor bu duygu. Neyse ki kaygıyla bir problemim yok. 30 senedir kaygılı bir insanım zaten :)) Alışığız birbirimize. Demem o ki, bebekle tatile çıkmadan evvel tabiki öncesinden araştırma yaptım. Güneş kremi ( elbette temiz içerikli olanından :) , mayosu, deniz ayakkabısı, ateş ölçeri, Calpol'ü, aman sıkılmasın sonra diye oyuncağı, gece uyuturken yardımcı olsun diye kitabı... Derken hanımefendinin eşyaları neredeyse bir bavul etti zaten. Ki kıyafetleri küçük oluyor bu bebelerin, kıyafetlerin fazla yer kaplamadığını da düşünürsek baya baya eşyası varmış yavrumun.
Bu arada siz bu hazırlanma konusunda nasılsınız bilmem, ama ben galiba son dakika insanıyım biraz. Yani genel olarak kafamdaki şeyleri alırım, ütüler, hazırda tutarım. Son gün valize eklerim, unuttuğum bir şey var mı diye de son gün bakmış olurum. Ki genelde unuttuğum bir şey çıkar ve "Hadi dışarı çıkıp şunu alalım !!! " Diye eşimi darlamış olurum. Ki eşim benim tam zıttımdır. O öncesinden her şeyi hazır eder, lüzumlu bulduğu şeylerden iki tane koyar. Son gün sadece dinlenmek ister. Benimleyken bu mümkün olamadığından içten içe bana söylendiğini bilirim. Sonraki günler sesli de dile getirir. Ben de ona hak veririm tabiki yine de " Ama sen genel şeyleri düşünürken ben bir dolu detay düşünüyorum hayatım, biraz da ondan oluyor bunlar. " Diye kendimi savunmaktan da geri durmam, duramam.
Ha ne diyordum? Efendim zor da olsa yola çıkmayı başardık çok şükür. Her şey dahil otel tercih ettik, bebek bakımı devam ettiği müddetçe başka seçenekleri denemeyelim, dinlenelim istedik. İyi de oldu.
Otel güzeldi, Antalya'daki oteller gibi donanımlı değildi ama samimiydi. Çalışanları çok ilgiliydi. Kızım kendiyle aynı yaşta İngiliz bir kız arkadaş edindi. Onlar sayesinde biz de ebeveynler olarak tanışma, çat pat ingilizcemizle konuşma imkanı bulduk. Bu arada bence çocuk gerçekten de sosyalleşme açısından bir fark yaratıyor. ( Sigara içmenin de sosyalleşme aracı olduğunu düşünürüm bu arada, ki ben bu yolu tercih etmiyorum) Onların bu arkadaşlığı otel çalışanlarının da sempatisini kazandı. Onlar da bazı oyunlara dahil oldular , ki Miray bayıldı bu duruma. Tatile gitmeden önce sosyal açıdan çekingen olan evladım, şimdi yolda hoşuna giden herkese öpücük atıyor, göz kırpıyor, el sallıyor filan. Vallahi şaşkınım dostlar.
Ben genelde havuz olayına karşıyımdır, tercih etmem. "Gitmişken denize gireyim, güneşleneyim; havuz her yerde var. " Diyen biriyim. Ancak otelin bulunduğu bölgede deniz pek bir dalgalıydı. Miray korkunca ve bize sıkıca sarılıp asla kucağımızdan inmeyince; mecburen otelin Aquapark bölümündeki bebek havuzu kısmına girdik. Her gün denizi denedik ama her gün hüsranla bebek havuzuna girdik :)) Arada eşimle yer değiştirerek yetişkin havuzuna geçiş yapabildik çok şükür. Hatta yetişkin havuzunda müzikli sporlu bi aktivite yapılıyordu. " Aman elime mi yapışacak ben de az spor yapayım. " Dedim. Aman allahım, ne zor şeymiş meğerse. Sporu filan değil, o deniz makarnasına düğüm atarak yapılan bi kısım vardı. Benim düğümüm her defasında açıldı. Ben bıraktım artık müziğini, hareketleri takip etmeyi filan düğüm atmaya çalıştım. İşte ben orada elendim arkadaşlar, benim makarnam öyle bir şekli reddetti. Ben de havuzda sporu reddetmiş oldum böylece. Zaten sonra Miray beni istedi. Kocam mutlu ayrıldı gruptan :))
Tatilin üçüncü günü kızımın ateşi çıktı. Eşimle nöbetleşe bakarak bir gün içerisinde ateş konusunu çözdüğümüzü düşündük. Normal tatilimize devam ediyoruz tabiki bir yandan. Ateş yüksek olmayıp çocuğun genel hali de iyi olunca bir rahatlık oluyor insanda. Ama gör, ben kendi içimde nasıl triplerdeyim. "Bebeğimin ilk ateşi çıktığında nasıl panik olmuştum, şimdi nasıl sakin bir şekilde yaklaşabiliyorum olaylara. " Filan diyorum, aynada panik olan yanıma göz kırpıyorum. " Gör bak nasıl ana olunuyormuş" Diyorum. Eşimle de farkındalığımı paylaşıyorum ki o da ebeveynlik konusunda kendisine point versin. Böyle de empatik bir eşim çünkü. Bu şekil güzelce, başka sorun olmadan tatili bitirdik. Döneceğimiz gün bende bir boğaz ağrısı başladı." Klimadandır, geçer nasılsa. " Dedim. Eve geldik, bildiğin dünyayı flu görüyorum. Böyle otomatik pilotta iş yapıyorum ama kafamda her şey bulanık. "Yolculuk yordu, sabaha düzelir. " Dedim. Düzelmedi arkadaşlar. Daha da kötü oldum. Dahası Miray da benim gibi hasta. Öksürük, boğaz ağrısı, baş ağrısı filan derken baya zorlu günler geçiriyorum.
Bu şekil dolaşıyorum etrafta bak. Akşam ben öksürüyorum, Miray burnunu çekiyor. Eşim de gülmek istiyor ama kendisini zor tutuyormuş gibi telefonuna bakıyor. "Söyle söyle, neye gülüyorsun içten içe? " Dedim. " Tatildeyken hastalık işini hallettik diye nasıl havalara girmiştik, şu hale bak. Ona gülüyorum. " Dedi. Ben de onunla birlikte gülmeye çalıştım tabi. Sonra gülemedim, öksürük krizine girdim çünkü. Şimdi de aynı sebepten uyuyamıyorum. O sebeple kendinize iyi bakın, klimaya da salgına da dikkat edin arkadaşlar.