29 Kasım 2023 Çarşamba

"Saç" deyip geçmemek lazım

      Kendimi bildim bileli kaküllerim var. Yaklaşık 13 yaşındayken kuaförüm ön saçlarıma az da değil bayaa perçem attı ve "Vaov Aman Allahığğmm!!! " harikalığında bir etki yaratınca bende ve çevremde, vazgeçilmezim oldu kendisi.
   

      Efendim perçem dediysek de öyle kolay bir iş değil kendisi. İşini bilmeyenin elinde sıçana dönebilirsin. Daha önce öyle deneyimlerim olmadı ama olanı gördüm ve üzüldüm.. O sebeple 13 yaşından sonra hep aynı kuaföre kestirdim saçlarımı. Kuaförüm Ercan Abi zaman içerisinde benim hayatımdaki en önemli insanlardan bir tanesi oldu. İlk saçımı boyatmayı, ombre deneyimimi de kendisinde yaşadım ve hepsinde de "OMG" dedim mutlulukla. Neden öyle tepkiler verdim. Çünkü ergendim ve benim için tüm harika şeylere tepkim "OMG" İdi. Buraya kadar Ok? Devam ediyorum beybisi... (Tamam tamam çıkıyorum ergen dilimden:)) 

        Heh, Ercan Abi'nin benim için öneminden bahsediyordum. Yeri geldi eşiyle beni sarmayan muhabbetlere dahi Ercan Abi'min gönlü kırılmasın diye girdim. Kimi zaman kabuslar gördüm Ercan Abi sigaradan dolayı ince hastalıklara kalıyordu. Gittiğimde hemen laf arasında uyarıyordum kendisini, sigara sağlığa zararlı bir meretti sonuçta. Şakayla karışık dedim de hatta, "Ercan abi sana bir şey olursa ben kime giderim bu perçem ve ombre için, lütfen rica ediyorum o sigarayı azalt. " Dedim de bayağı bir gülmüştü kendisi. Bilse ben bunun kabuslarını görüyorum kaç gece... Ayy inanır mısın, düğün saç ve makyajıma bile ona gittim ben. Eşine makyaj konusunda pek güvenmediğimden iki ay önceden attım nasıl bir makyaj istediğimi. Hakkını yemeyeyim o da istediğim gibi yaptı makyajımı, ki normalde çok ağır bir makyaj stili vardır kendisinin. Düğünüme Bülent Ersoy olarak katılmak da vardı. Kendim olarak katılabildim çok şükür :)) 

      Bak ben aslında perçemden devam edeceğim ama Ercan abi benim için nasıl önemli bir insan ki, burada da bahsetmeden geçemedim. Şimdi sen soracaksın, eee bu Ercan Abi memleketteyse ve sen uzaktaysan nasıl yapıyorsun işleri? Ona geleceğim şimdi. 

      Efendim pandemide artık kırdım zincirlerimi. Malum yasaklarla dolu günler... Değil şehirler arası yolculuk, markete diye zor çıkıp  gelebiliyoruz evimize, değil saç için kuaföre gitmek filan. Hani filmlerde kadın karakterimize anlık bir "Perçem kesmeliyimmm! " Dürtüsü gelir de o makası eline alır ya. Ben de artık rutinden ve de yasaklardan bunalıp, perçemimin uzunluğunu mu bahane ettim nedir, aldım o elime makası. Ne mi oldu? Olmadı arkadaşlar. Ben zannettim ki aynı filmlerdeki gibi o saç mükemmel olacak, fönün dumanı bile üstünde tütüyor olacak. Nerdeee.. Eşim saç ve de giyim konularında dikkatli bir erkektir, fark eder. 
Beni görünce: " Hayatım saçlarına nolmuş öyle?dedi. Ben de tüm agresifliğimle:" Nasıl ne olmuş? Ne demek istiyorsun? " Dedim. 
" Yok her zamanki gibi çok güzel de, sanki sağ tarafa bakması gerekenler sol tarafa bakıyor gibi... " Durdu bi baktı bana on saniye kadar... " Belki de benim gözümde sıkıntı vardır. Zaten şu yasaklar bi kalksın göz doktoruna gideceğim, uzağı da göremiyorum ya pek. " Dedi. 
Tabi ben başladım söylenmeye: " Ayy ben de kuaföre gitsem iyi olacak, sözde perçemimi kesecektim, şu hale baaağğk! "Diye bir de oturdum ağladım. Eşim halen arada der, gülmemek için kendimi en zor tuttuğum anlardan biriydi o an, diye. İyi ki gülmedi tabi. 

       Şimdi bu anılara nereden girdim. Merak etmeyin Ercan Abi'me bir şey olmadı, maaşallah turp gibi kendisi. Kabus filan da görmüyorum çünkü burada da bir Adnan Abi'm oldu.( Üzgünüm Ercan Abi, uzaktan ilişkimiz süresince bu kadar vefalı olabildim, merak etme ombre için halen sendeyim. Parantez içi parantez ( Çünkü sen daha uygun ve güzel yapıyorsun:))

       İnanır mısın, bugün aynı "perçem kesmeliyim perileri" yine geldiler bana. Başta bi " Bu sefer olmaz canım, ben almayayım. " Filan dediysem de, a ah o da ne? Elimde makas aynanın karşısında buluverdim kendimi. ( Bir hafta içinde sırasıyla ben, eşim ve kızım hasta olunca ondan sebep galiba) Elime makası alıp bir iki kırptım uçlardan. Bir rahatlama geldi bana anlatamam, bu sefer yaptığım işi de fena bulmadım bak.  Eşim de sağa sola bakmadan gayet beğendiğini söyledi. Ya o duygularını maskeleme konusunda ustalaştı ya da ben perçem kesme konusunda bir tık daha iyiyim, bilemiyorum. Tek bildiğim, biz kadınlar için saçın çok önemli bir mevzu olduğu. 



20 Kasım 2023 Pazartesi

"Hayır" lı Günler



     Gün içerisinde zaman buldukça uğradığım, uğradığımda siz değerli dostlarımın yazılarını okudukça mutlu olduğum, kimi zaman yorum yapabildiğim kimi zaman çok istesem de bir yazının bütününü dahi okuyamadan sonraya bırakmak zorunda kaldığım, evet evet annelik mesaime giriş yapacağım burada, Shakira kemerlerinizi bağlayın başlıyorum :)) 
     
     Efendim daha önce dersini görmüştük, duymuştuk, sevgili annelerin gözü yaşlı (özlemden değil hee) andığı, psikoloji bilim dünyasının "Aman efendim kriz demeyelim fırsatlar diyelim. " Dediği ki muhtemelen bunu diyenin bir erkek olduğunu düşündüğüm dönemdeyiz: Kızımın 2 yaş evresindeyiz. 

      Bak yeminle söylüyorum ben dünyada bu kadar "I ıh" "Hayır" ı ve bunları ifade eden envai çeşit beden dilli iletişimi duyduğum bir dönem yaşamadım. Henüz tam anlamıyla kelimeleri söyleyemiyor, kimisini yutuyor kendi dilinde çok güzel uzun uzun anlatıyor. Hani " Anneler anlar çocuğunun dilinden. " Derler. Bazen böyle bana bakarak uzun uzun bir şeyler anlatıyor, misafirler de bana bakıyor: " Ne dedi?" diye. Vallahi anlamıyorum dostlar. " Aaa sen oyun hamurlarınla şimdi de yıldız yapmak istersin değil mi? " Diyorum bazen durumu kotarmak için, o küçük parmaklarını gözüme gözüme bir sallıyor :) Hepimiz anlıyoruz bu sefer ne demek istediğini: "Hayır". 

        Eskiden " Dikkat Bebek Var" Diye bi dizi vardı. Orada bebek içten içe konuşur, yetişkinlerle dalga geçerdi. Benim kızım da diyor mudur acaba: " Allah'ım ben kimlerin eline düştüm? Bu şaşkalozlar beni bir türlü anlamadı. Anneme bir şey anlatıyorum o tutuyor başka bir şey söylüyor. Babam desen beni sürekli dans ettirme derdinde şarkı söyleyip duruyor. E ben de arada eğlenmiyor değilim ama çok kızıyorum çok. Babam mutfakta gizli gizli ne yapıyor? Kek mi ooo? Amanııııınn!!!" diye ağlayarak o keki de yiyordur kesin. 

       Bu düşüncelerimi bazen eşimle paylaşıyorum ve iki farklı cevap alıyorum. Bazen kahkaha atıp " Saçmalama aşkım, biz harikayız. Daha ne yapalım? " Diyor. Bazen de kızıma uzun uzun bakıp, duygusal bir moda giriyor. Ben size söyleyeyim, babaların lohusalığı bizimkinden uzun sürüyor :)) 
 
      Bunlar bu sürecin tatlı maceraları diyelim... Gelelim bana... Çalışmaya, dışarıda olup sosyalleşmeye, insanlarla etkileşim içinde olmaya o kadar alışığım ki evde olmak farklı hissettiriyor. Vaktimin çoğunu kızımla geçiriyorum. Kızım öğle uykusundayken spor yapmayı, dizi izlemeyi, kitap okumayı deneyimledim hepsi de kısa sürdü :) Neden? Çünkü uykusu bölününce yanında beni istiyor kızım uykusuna devam edebilmek için. Akşam da o uyuduktan sonra sözde eşimle film izleyecek oluyoruz, hiçbir film bize kalan değerli vaktimizi harcayacak yeterlilikte görünmüyor. E kısa bir dizi izleyelim diyoruz. Böyle ilk bölümden itibaren bizi saran bir yapım bulamıyoruz. İlk bölümde bizi sarmayan diziye de kızım gibi parmak sallayıp iki hayırla yolcu ediyoruz, ya da uyuyakalıyoruz :)) 

    Geçtiğimiz hafta kızkardeşim buradaydı. Sayesinde eşimle uzun zaman sonra bir akşam yemeğine çıkabildik. Onda da sürekli kızımızı konuşurken bulduk kendimizi, fark edince de güldük çok :)) Eve düşen yıldırım gibiler bu bebişler. Onunla birlikte değişir dönüşürken yeni benliklerimizle de tanışıyor gibiyiz  çoğu kez. 
      Şimdi galiba biraz da bunun durgunluğunu yaşıyorum. Duruyorum ve izliyorum. Bebeğimi, kendimi ve eşimi... Öncesinde nasıldık, anne baba olunca nasılız, peki ben kendim olarak ne hissediyorum ve ne bekliyorum yaşantımdan? Kendime daha başka katmak istediğim zenginlikler neler? Ya da eksikliğini hissettiğim bir beceri varsa o ne? Fazla yaptığımda beni yorduğunu gördüğüm davranışım neydi tam olarak? Senin anlayacağın, bu su hiç durmuyor.