Ben gerçekten bir eylül insanı olduğuma karar verdim. Nitekim bu eylül benim açımdan belirsizliğin yoğun olduğu, şansımı fazlaca zorladığım, hastalıklarla haşır neşir olduğum bir ay oldu. Ama yine de eylül ayına karşı duyduğum sevgiyi yok edemedi.
Yaz ayının tüm o canlılığı, serkeşliği ve de zeytinyağlılarını ayrı severim o ayrı. Ama böyle eylül ayı gelince doğaya da ruhuma da bir durulma, dinginlik ve huzur hali tesir ediyor. Yine aydınlık günlere uyanıp güneşi bolca tadıyoruz, balkonda kahvaltı keyifleri tam gaz devam ediyor ve fakat güzel bir serinlik de geliyor. Hava bile bir "ohh bee" diyor sanki. "Ne iyi oldu da yolladık Afrika'dan Arabistan'dan gelen çöl sıcaklarını. Gidin ve en az bir sene daha gelmeyin anam. "
Bu eylül ayında da yürüyüşlerime özel bir zaman ayırdım. ( Meali: Kızımı babasına bırakıp hoplaya zıplaya kendimi dışarı attım:)) Yürürken podcast dinlemeyi çok severim ve "Anlatamadım" Podcast yayını bebişim oldu adeta. Ayşe Balıbey'i nasıl daha evvel keşfetmemişim dedim. Cidden kadındaki enerji dalga dalga yayılıp beni de pozitif anlamda etkiledi. Hemen takibe aldım kendisini ve Youtube'da Kaan Sekban'la yaptığı "Gömercin Kuşları" yayınını da yemek yaparken çok keyifle dinliyorum. Sizlere de öneririm.
Gömercin Kuşları demişken... Eskiden sinir olduğum, hoşuma gitmeyen şeyleri ve de insanları ne güzel gömerdim yaa.. Şimdi biraz düşününce herkese ve her şeye hak verebiliyorum. Bu kadar düşünmek de iyi değil mi acaba? Bazen insan sadece hoşuna gitmeyen durum veya kişi hakkında saydırıp "Oh ne güzel konuştum. " rahatlamasına ermek istiyor yani. Bunun da bir dengesi olmalı dostlar.
Belirsiz bir süreçten geçiyorum ve böyle zamanlarda Miray'la eşimi parka yollayıp rahat rahat yemek yapmak bende inanılmaz bir rahatlama sağlıyor. Soğanları doğramak, sebzeleri doğramak, doğramak...:))
Benim yemeklerim beğenilir ama ben genelde bir eksik bulurum. Ama bugünki yaptığım biber dolmasına kaşık atasım geldi bak. Hemen gittim defterime tarifi not ettim. Muhtemelen defterime not ettiğimi dahi unutacağım ama olsun. Tarih attım ki unutulmasın, kocam bir gün unutacak olsa bile tarih hep hatırlatsın :)) Kocam da hep güzel şeyler söyler yemeklerime ama durduk yere atar yapasım mı geldi nedir? :)
He bugün biraz da sinirliyim. Hem kendime hem de tanımadığım bir adama. Kocama değil yani :) Miray'la yolda yürürken, ki Miray 2 yaşında bireyselliğini ilan etme çabasında olduğundan benden iki adım geriden geliyordu, bir adamla kadın yanımdan geçti. Adam bana bi değişik baktı sonra eğildi kızımı öptü iki yanağından. Tabi Miray şaşırdı durdu, ben de şaşkınlıktan donakaldım. Çünkü daha önce başıma hiç gelmedi, üstünde dahi düşünmediğim bi konuydu, ama adamın bu kadar rahatça bunu yapabilmiş olmasını anlamadım gerçekten. Ben böyle donakalınca geçip gittiler zaten. Kendi kendime sabahtır kızıp duruyorum. " Beyefendi keşke öncesinde bir sorsaydınız, izin isteseydiniz. " Gibi nezaket cümlesinden daha kaba ifadelere kadar saydırıyorum içimde adama, çünkü adamın bakışı, tavrı o kadar irrite etti ki beni anlatamam. Eylül ayı güzelliğinden konu nerelere geldi diyeceksiniz, haklısınız. Yine de bu eylül kendimi bu tarz insanlara karşı donakalmadan tepki verebilme konusunda eğitmem gerektiğini de öğrendiğim bir ay oldu diyeyim.
Belirsizlik bulutlarının açılıp güneşin kendisini gösterdiği, rüzgarının kasvetli duygularınızı sizden alıp uzaklara götürdüğü, güzel lezzetler deneyimlediğiniz, tanımadığı insanların kişisel alanına küstahça giren insanlarla yolunuzun kesişmediği günleriniz, Eylül'leriniz olsun dostlar :)