9 Ağustos 2016 Salı

AYNADAKİ YAŞLI KADIN, RÜZGAR VE FİLMDEKİ ADAM


              Sana gökyüzü manzaralı yatağımdan bahsetmiştim değil mi?

            Hani lisedeyken uzanıp saatlerce gökyüzünü seyre daldığım, kuş sesleri eşliğinde uyuduğum yatağım var ya, işte o!

            O yatakta uzanırken her şey o kadar olması muhtemel gelirdi ki!

 Bazen hayal ve gerçeklik algım birbirine karışırdı. Önümdeki yaşayacağım seneleri düşünür ve içim coşkuyla dolardı.          

            Yapacaktım! Henüz tam olarak ne yapacağıma karar vermemiştim; ama her ne olursa olsun yapacaktım.

Nerede olmak istiyorsam orada olup; hayatımı toplum yargılarına takılmadan şekillendirecektim. İçimdeki mahkemeye başvuracaktım vicdani muhasebe yaparken. Şayet bir şey danışmam gerekiyorsa, içimdeki bilge kişilik ne güne duruyordu! O bilirdi! Er ya da geç bana doğru olanı söylerdi her durumda.

           
 Sonra ne mi oldu?

            Dediğim gibi oldu.
            Ancak girdiğim yollar bazen öyle çetrefilli geldi ki, kim olduğumu bilmediğimi düşündüğüm zaman dilimleri yaşadım.

            Öyle anlardı ki onlar, yaşayan ve seyirci olan bir ‘ben’ vardı . Ama benim ruhum daha çok, yaşayan beni şaşkınlıkla izleyen seyirci bene aitti.

            Hayatımdaki değişimlerin hızına anlam veremiyordum.

            Kimlik algım gibi, yer ve zaman algım da bozulmuştu adeta.,

            Ben kimdim? Burası neresiydi ya da neden buradaydım? Yaşım 22 miydi gerçekten?
            Aynada beni izleyen gözler yaşlı bir kadına aitti oysa!

            Hayatımdaki değişimler ruhumda deprem etkisi yaratmıştı ve üstüne bastığım zemin bir türlü yerine oturmuyor, başım dönüyordu…

            “Zaman” diyordu aynadaki yaşlı kadın.

            Üzgün ânımda esen rüzgar “Zamana bırak.” diye fısıldıyordu.

            İzlediğim filmdeki başrol oyuncusu bile hüznümü fark edip oynadığı filmden başını uzatıyor ve “Rahatla” diyordu, “Zaman her şeyi halledecek…”

Ya hayatımdaki her şey çok çılgındı, ya da ben kafayı yemiştim! İkincisi mantıklı olandı.


 Sonra…

Aylar sonra…

Yeniden nefes aldığımı hissettim.

Birden kalbimde ve zihnimde bir aydınlanma hissetmiştim.

“Başardım!” dedim aynadaki yaşlı kadına. “Anlamanı bekledim” dedi her şeyi bilen bakışlarıyla.

 Gökyüzünü izlerken her şeyi yapacağını düşünen o küçük kızdan daha fazlasıydım. Yapıyordum!

Kalbimin sesini dinliyordum. Ve bu yolda ayağıma takılan dikenler canımı acıtsa da yolumdan alıkoyamıyordu beni.

Filmdeki adam başını çıkardı tekrar ve “Bak bu şarkı senin için. Dinle küçük kuş!” dedi. Uçarcasına dinledim ve bu sefer filme ben girip dans ettim onunla. Bu dansı ona borçluydum!

Uzun bir dengesizlik süreci neticesinde yeniden dengeye oturtmuştum sanki hayatımdaki parçaları.

Bu hissiyatlar içerisinde anı sandığımı karıştırırken çocukluğumdan bu yana benimle olan  kitabımın arasından bir kağıt düştü. Ta o zamanlardan kendimi bulduğum ve sakladığım bir şiir vardı içinde…Sanki benim için yazılmıştı!


Seni karanlıkta yatırıyorlar.
Korkuyorsun geceden:
Bakıp bakıp pencereden,
Yatağına sokuluyorsun.

Ben hep eski yerimdeyim, biliyorsun.
Hava açık olduğu zamanlar
Beni seyrediyor, seviniyorsun.

Ne olurdu, ben de,
Sana göründüğüm şekilde
Odana gelseydim.
Ateşböcekleri gibi,
Küçücük avucunda
Yanıp yanıp sönseydim.

Seneler geçip gider, büyürsün.
Bir gün olur, hepsi biter:
Endişeler, o çocuk üzüntün
Hepsi biter.
Aydınlanır seninçin geceler, 
güneş gibi görünürsün.

Biraz sabır, küçük çocuk, biraz sabır.
Ama Allah'ın koyduğu yerde,
                                                              Yıldızlar daima yalnızdır. 
            

28 Ocak 2016 Perşembe

Bir mutluluk şarkısıdır tutturmuşum :)

Yine, bir yazımda daha yazmak istediklerim ve "Nerden başlamalıyım?" ikilemi içersinde geldim buraya. Şu arada geçen süreçte yaşadığım hisleri ve değişimi nasıl anlatmalı ki? İyisi mi, ben yine aklıma gelenleri hemen buraya aktarayım. Sabırsızım çünkü.

Cannım bloğum; en son sana bilinmezlikle dolu bir evrede, biraz sıkılmışlık ama her zamanki gibi umutla dolu günlerimi anlatmıştım. O yazıdan sonra yine uzunca bir süre gelemedim. Geldim de yazamadım daha doğrusu. İçimde bazı yollar vardı sanki ve hepsi de yarımdı.( Hahaha, kahve falı cümleleri gibi oldu bu:) İçimdeki belirsiz şekillerin bir tabloya dönüştüğünü görmeden, bazı duygularım olgunlaşmadan ne yazacağımı da bilemedim. O tabloyu görünce de yazmadan edemedim. İşte burdayım!

Peki neler yaptım bunca zaman? 
Yürüdüm. Taktım kulağıma kulaklığımı, müziğin sakinleştirici kimi zaman da coşkulandıran ezgisi eşliğinde alabildiğine yürüdüm. Başta sağlık için diyordum bu yürüyüşlere. Kalori hesabı filan yapıyordum. Sonra benim için terapi seansları haline geldi. Bilmediğim yollara girdim kimi zaman. Mevsimlerin doğaya etkisini gözlemlerken kendi değişim sürecimi de inceleme fırsatım oldu. Gökyüzüne eskiden olduğu gibi çocuksu heyecanla bakmaya başladım. Az önce güneşliyken, hafiften yağmaya başlayan sonrasında gökkuşağıyla adeta bana gülümseyen havaya şaşırdım yine. Aklımdan olumsuz bir düşünce geçtiğinde rüzgar esti usulca. Tenimi okşadı. Gülümsedim :) Sonra aynı rüzgarın,  bu soğuğa rağmen yeşil kalmayı becerebilmiş çimler üzerindeki dans ettirici etkisini gördüm mutlulukla. Doğa kucağını açmıştı sanki bana ve ben ne zaman üzgün hissetsem beni sakinleştiriyordu. Kimi zaman istemeye istemeye başladığım yürüyüşlerim, hayatı başka bir açıdan anlamaya başladığım sakinlik hissiyle bitiyordu. Yarın bir yenisi ekleniyordu. Sonraki gün başka bir tanesi daha...


Yürümek yetmedi sonra. Önceden beridir spor salonuna gitme hayalim vardı. Şu boş geçen vaktimde bedenime verdiğim sözü hatırladım ve hemen gidip yazıldım salona. Sırf üşengeçliğinden, uzakta duran modemi açmak için bile kırk takla atan ben, her gün düzenli olarak spora gittim. Yürüdüm, koştum, bedenimi zorladım. Zorlandıkça rahatladım. Nefes nefese kaldığım, "Ayy valla öldüm. Bittim." dediğim anlarımda da durmadım. Devam ettim. Her gün kendime bazı hedefler koyuyordum ve günün sonunda eve o hedeflere ulaşmanın tatlı hissiyle dönüyordum. "Aferin kızıma." diyordum içimden. Ruhsal dünyamdaki ferahlatıcı etkisi kadar bedenim üzerinde de etkisi oldu kısa sürede.  Yeni insanlarla tanıştım sonra. Kimileriyle hayatın benzer aşamasından geçiyordum. Onlar da benimkine benzer hisler duyuyordu. Yalnız olmadığımı bilmek beni daha da mutlu etti. 

İki aya varan spor salonu maceramdan sonra yeniden açık havada yürüyüşlerimi özlediğimi fark ettim. Yeniden düştüm yollara. Yeni yollar ve yeni müzikler keşfediyorum şimdilerde. Kendime dair yaptığım keşifler ise belki de en değerli olanları: 
Kaybolmaktan, hatta bazen kendi düşüncelerimde doğru yolu bulamamaktan bile korkmuyorum artık. Çünkü her kayboluşta, her girdiğim yeni yolda yeni güzelliklerin de saklı olduğunu biliyorum. Düşüncelerimde kayboldukça da başka güzel fikirlerin dünyasına doğru yol alıyorum.
Yalnızlığımı seviyorum. İnsanları da çok seviyorum ama bir gün yalnız kalsam da kendimi mutlu edebileceğimi biliyorum. 
Olmasını istediğim konular hakkında ne kadar düşünürsem düşüneyim, su akıyor ve kendi yolunu buluyor. Elimden geleni yaptığım bir konuda, geriye sadece hayatın benim için hazırladığı sürprizleri kucaklamak ve o sürprizlerde mutluluğu bulmak kalıyor.  
Hayattaki bir çok şey gibi, vücudumun da zorlandığında daha iyi çalıştığını gördüm. Zorlanmak güzeldir dedim kendime :) Beni zorlayan her şey beni olgunlaştırdı, daha güzel bir yola sevk etti. Hepsine teşekkür ettim ve hepsini sevdim :)
Bedenim ve yaşım beni daha olgun olmam gereken evrelere doğru götürürken, çocuksu yanıma onu asla bırakmayacağıma dair söz verdim. Ona aslında her zamankinden çok ihtiyacım var benim. Onun o hayal gücüne, merakına ve şaşkınlığına ihtiyacım var. O varken, yağan yağmurda bile delice mutlu olabileceğimi biliyorum. İyi ki varsın çocuksu yanım :)
Ve duyguların belki de en güzeli...Umut. Umut etmenin ve hayal kurmanın beni hiç hayal kırıklığına düşürdüğünü görmedim. Yalnızca, bazen daha dolambaçlı yollarda daha çok şey anlamamı sağladılar. 
Umut varsa zaten mutluluk da orada. Umutlarımla, hayat yolculuğumun bundan sonraki evresine dair kurduğum hayallerimle her zamankinden daha güçlüyüm. :) 
Hayatımda olan her şeye; zorluklara, mutluluklara, hüzünlere, güzelliklere, bilinmezliklere...kısaca her şeye ve de herkese teşekkür etmek istiyorum şimdi :) İyi ki benimlesiniz.