31 Ağustos 2020 Pazartesi

Damızlık Kızın Öyküsü

                      

        

              Özellikle de yaz tatilleri; yeni filmler, diziler ve kitaplar  keşfederek kendi varoluşuna farklı bakış açılarından bakma ve kimi yönlerini yeniden anlamlandırma için harika zaman dilimleri... Birçok dizi izledim ama bu diziye ayrı bir yazı yazmak istedim.
   
      Bir dünya düşünün... Doğum oranları oldukça az ve bunun sebebinin kadınlara atfedildiği (hiç şaşırtıcı gelmeyeceği üzere) bir durum söz konusu. Kadınların kullandığı doğum kontrol yöntemlerini kötü bulan, kadınların iş yaşamındaki varlığını olumsuz, toplumdaki varlığını ise sadece 'anne' rolüyle özdeşleştirmek isteyen bir düşünce yapısı ülkenin politikasına da hakim oluyor ve bir anda bu düşünce o ülkenin gerçeği oluyor. Her zaman olduğu gibi, bunu da dini inançları alet ederek yapıyorlar ve kötü niyetli erkeklerin lehine bir düzen kurulmuş oluyor. Her rütbeli haneye bir 'damızlık' kadın atanıyor. Bu kadının görevi de her doğurgan döneminde evin komutanıyla, komutanın eşi eşliğinde 'seramoni' de bulunmak; en açık şekliyle tecavüze uğramak ve o haneye bir çocuk vermek. Konusu bu şekilde ve diziyi de baş roldeki karakterimiz June Osborne'un gözünden izliyoruz.
    
          Dizinin kurgusu ve oyunculuklar gerçekten çok güzel. Bir kadın olarak toplumdaki ve dünyadaki yerimizi sorgulamak için de farklı bir pencere sunuyor hepimize. Böylesi bir dünyada hemcinsine karşı yapılanları ve de kendi özgürlüğüne yapılan darbeyi çocuk sahibi olabilmek için kabul edip destekleyen bir komutan eşi olmak mı? Özgürlüğü, kendi bedeni üzerindeki hakları gibi çocukları ve ailesi de elinden alınmış bir damızlık kadın  olarak boyun eğmek mi yoksa bu düzene elinden geldiği şekilde başkaldıran olmak mı? 

        Ütopik bir evrende geçen insan hakları ihlali konusunu izlerken bile çok kötü hissedebiliyor insan. Ki aslında günümüz dünyasında bile ne çok insan benzer kısıtlanmaları yaşıyor, şiddete maruz kalıyor, kendi hayatını yaşayamıyor. Oradaki bazı olaylarla  reeldeki olaylar arasında benzerlik gördükçe aynı karmaşık ruh halini hissettim: Çaresizlik, kızgınlık, hüzün. Temel hak ve özgürlükleri elinden alınmış güzel ruhlu insanlara dizide geçen bir replikle cevap vermek isterdim:
"Piçlerin seni ezmesine izin verme!!! "