30 Aralık 2024 Pazartesi

Yeni Yılda 'Aşk' Bizimle Olsun

     

          Havalar iyice soğudu, yılın bu zamanında evde olmak daha da güzel geliyor. Sabahları sevdiklerinle güzel bir kahvaltı, lahana gibi giyinip dışarıda bir süre yürüyüş yapmak, eve gelirken alışveriş yapıp  kek hazırlığına girişmek... Kek fırında pişerken evi tarçınlı  sıcak bir kokunun sarması. Ruhuma iyi geliyor. Bak şimdi bunları yazarken bile geldi bana o koku:)

       Ve böyle zamanların en mükemmel eşlikçisi nedir diye sorarsan elbette romantik filmler derim.  Hele de bir filmde güzel diyaloglar ya da güzel şarkılar varsa; görsel manzaralar sunuyorsa, kendini arayışa dair de dokunuşları varsa....Benim için mutluluğun tarifi kıvamında oluyor. Şimdi size en sevdiklerim listesini paylaşacağım:) 

1) Bridget Jones's Diary

     




        Üç filmini de izledim ve bayılıyorum. Renee Zellweger'in tatlılığı filme damga vurmuş adeta ve Bridget olmuş tam anlamıyla. Bridget'i seviyorum, hayatımda hep olmasını istediğim bir arkadaş gibi seviyorum. Kimi zaman kendine güvensiz halleriyle, kilosunu dert edinip yeni yıl için defterine yazdığı hedeflerle ve çılgın düşünceleriyle, hayatı hafife alan bakış açısıyla ona bayılıyorum. Hugh Grant ile Colin Firth arasında yaşadığı kafa karışıklıkları bence çok gerçek! Rabbim herkese böyle ikilemler yaşatsın inşallah, amin :))


2. Leap Year 






          Diyelim ki uzun süreli bir ilişkin var. Artık ilişkinde bazı şeyler rayına oturmuş, standart bir mutluluk halini yakalamışsınız çift olarak ve bu ilişkinin artık evliliğe evrilmesini istiyorsun. Ama sevgilin bu beklentinin farkında değil. Ve sevgilinin İrlanda'ya iş için gittiği akşamda sen internette can sıkıntısıyla bakınırken "Artık yıl" diye bir İrlanda geleneğini keşfediyorsun. Artık yıl'da kadınlar erkeklere evlilik teklifi ediyorlar ve tabiiki içinde olduğun sene Artık Yıl senesi! Şimdi hikayenin başını sana anlattım. Ama bu hikayenin devamında yaşanan olayları sana anlatmayacağım.  Açıkçası İrlanda'nın güzel doğasını kelimelerle ifade edebileceğimi de sanmıyorum. O yüzden bir şans vermeni kesinlikle öneririm :)


3. The Holiday 






    
                    Tabiiki listemde bu film olacaktı!! Tabiiki! Bu filme artık çoğu kişi hakimdir diye düşünüyorum. Bazen bana da oluyor, bir filme ya da kitaba dair çok fazla afiş ya da reklam tarzı içerikler gördüğümde istemeden o şeye karşı mesafeleniyorum. Senin için de durum buysa belki bu duyguyu aşmayı denemek istersin. Kendi hayatlarından uzaklaşmak isteyen iki kadının evlerini bir süreliğine değiştirdikleri bir film bu ve dolayısıyla film Londra ve Los Angeles'ta geçiyor. Sıcak ve soğuk bölgeler arasındaki geçişte asla üşüme hissi gelmiyor, çünkü film sıcacık!


4. About Time

            





                 Diyelim ki 21 yaşına girdin! ( Mutlu yaşlar!) Ve ailendeki tüm erkeklerin sahip olduğu gizli bir yeteneğin olduğunu öğrendin: Zamanda yolculuk yapabiliyorsun! Bunu ne için kullanırdın? Tim'in böyle bir yeteneği  var ve kendisi çok tatlı bir adam:) Geçmişteki utanç verici anlarına gidip bu anları değiştirmeye çalışıyor. Filmin vermek istediği mesajları çok sevdim. Klişeden uzak, çok tatlı bir film bu :) 


5. The Ugly Truth








                  Hahahah tamam bu film biraz 'Naughty' tarafları olan , ama her izlediğimde beni güldürmeyi başaran filmlerden. Katherine Heigl'in tatlılığı Gerard Butler'ın karizmasıyla birleşince birlikte çok uyumlu bir çift olmuşlar. Ve bazı diyaloglar çok gerçekçi bir bakış açısıyla yazılmış :) ( Gizli Bilgi: Lisedeyken gelecekteki aşkımı düşündüğümde Gerard Butler'ın yüzü gelirdi aklıma. Gizli Bilgi 2:
 Pişman değilim.)


6. 303







        Sen de yol filmlerini sever misin? :) Ben yolculuğun terapötik bir yönü olduğunu düşünürüm.  Yolculuk sırasında kişinin kendine dair keşfettiği şeyler , yaşadığı değişim ve kabul duygusu beni her zaman etkilemiştir.  Bu Alman yapımı filmde, Jule ve Jan'ın yolları bir yolculuk esnasında kesişiyor. Bu filme dair en sevdiğim şeyler; diyalogların güzelliği,  iki insanın birbirini derin bir şekilde anlamasının verdiği sıcaklık ve yolculuklarının güzelliği oldu. Bu yolculukta konuştukları ve sorguladıkları şeyler ne kadar gerçekti!


Bonus 1: The Secret Life Of Walter Mitty




           Yol filmleri demişken bu filme yer vermezsem eksik olacak! Oldukça monoton bir hayatı olan Walter Mitty, çalıştığı derginin kapak sayfasında yer alacak olan fotoğrafın kaybolmasıyla bir anda kendisini ekşınlı durumların ortasında bulur! Hayatında bir şeylerden sıkıldıysan ve bu duyguyla ne yapacağını da bilemiyorsan bu film sana iyi gelebilir :)) Romantizmi baskın değilse de verdiği mesajlarla ve görsel şahaneliğiyle bu film içini açacak :)

Bonus 2: As Good As It Gets



         Melvin takıntıları olan ve hayatını bu takıntıları çerçevesinde yaşayan zor bir karakter. Biraz yalnız. Ve sonra film süresince yaşanan olaylarla, Melvin'in bu takıntılarıyla birlikte bağ kurma çabasını izliyoruz. Jack Nicholson o kadar güzel oynuyor ki bu tür karakterleri! Ve insana dair bu türden zor özelliklerin çok kötü gibi gösterilmeden ya da bir anda iyileştiği gibi bir yerden ele alınmadan gerçekçi bir şekilde bize gösterildiği filmleri seviyorum. Eski filmlerde bunu çok daha fazla görüyorum. 



 Eveet, benim gözümün nuru bebeklerim bunlar! Senin de varsa önerilerin lütfen bizimle paylaş! ( Kızım 3 yaşında ve yaklaşık 3 yıldır doğru düzgün bir şey izleyemedim, yeni önerilere açım! 
Tekrardan hepimize musmutlu; aşk ve huzur dolu bir yıl diliyorum! 

16 Aralık 2024 Pazartesi

Yeni Yıl MİM'i

      Bu etkinliği dün gördüm ve ben de eksik kalmayayım dedim. Ancak bu sorular üzerinde düşünmek ilk defa zor geldi .Yine de düşündüklerimi şuraya bırakayım istiyorum :)



2025 Yılından Beklentilerim Neler?

    Yaşamak :) Hayatta kalmak:) Çünkü bu ülkede yaşayan bir kadınım ve tamam kimsenin moralini bozmak istemem ama bu da işin gerçekçi yanı sevgili dostlar. Ünlü düşünür Fatih TERİM'in de dediği gibi "What can I do sometimes? "

     Hayatta kalmayı başarabilirsem hep birlikte mutlu olmayı da isterim. Ay vallahi Türk insanının neşesine, çılgın ama şefkatli yanlarını görmeye hasret kaldım. Ne yapmalı bu neşeyi yeniden canlandırmak için? Gerçekten bilmiyorum. Beyaz SHOW'un yeniden yayınlanmasını düşündüğümde konukların bezgin rapçiler olması ihtimali şimdiden neşemi çekiyor. (Önyargılı olmak deyince de ben?) Ne bileyim Ajdar'ın bile kendine has bir canlılığı enerjisi vardı. Kalmadı öylesi. Ülkenin çılgın insanlarında, sanatçılarında da neşe kalmadı. 

    Yiyip kilo almamak, içtiğim suyun bile yaramamasını dileyebilirim. Ama 31 yaşındayım şimdiden metabolizmam 20'lerden farklı. Neyi fazla kaçırsam malum yerlerimde hissediyorum sonucunu. Eh o zaman şöyle diyeyim: " Yediğim oranda hareket etme alanımın olmasını diliyorum." Vay, işte bu güzel oldu. Evet evet, sonuçta hayatta her şey denge işi dostlar!

    Dostlarımla sofralar kurmak istiyorum. Böyle  hem leziz yemekleri hem de sevmediğimiz insanları gömmeli sohbetlerde buluşmak, onlarla birlikte fala inanmayıp falsız kalmamak istiyorum :))

    Doğru kuaförle tanışmak istiyorum. Biliyorum oradasın, elindeki makasınla beni bekliyorsun. Kim bilir belki beni birtakım kampanyalardan haberdar edip maaşımın önemli bir kısmını alacaksın benden. Olsun be, sen inandır ! Yeter ki bul beni artık yiğidom. ( Neden erkek olacağını düşündüm inan ben de bilmiyorum :))

    2024 Yılı Nasıl Geçti?

    Her gün aynı güne uyanıp tekrar tekrar o günü yaşama temalı filmler olur ya, heh benimkisi de öyleydi. Ancak kızım bu rutini bozmayı bildi. Sevimliliği ve krizleri başta olmak üzere, kolunu kırması, dişini kırıp operasyonla çektirmek zorunda kalışımız, rota virüsüne ailecek yakalanmayı başarmamız gibi ekşınlı durumlarla bu senenin ikinci yarısını da renklendirmeyi bildik. Sağlıklı olmak ne demek? Çocuğunun normal bir şekilde uyuyup ateşi olmadan güne başlaması ne kadar önemli bir olaydır, bunların değerini anladım dostlar. 

   Zorlu şeyler yaşarken, o güne dair bir hedefinin olması ne kadar önemlidir, bunu bizzat deneyimledim. Sonuçta bazen olacak olan oluyor, en azından o gün evi temizlediğinde ya da sevdiğin bir yemeği yapmayı seçtiğinde zorlukları göğüslerken temizlik kokuları ya da nefis yemek kokuları eşlik ediyor sana:) Çok sevdiğim bir arkadaşımın dediği gibi "Sabah huysuz olduğunda ve duş aldığında yine huysuz oluyorsun ama vanilya gibi kokuyorsun.:))

     Güzel insanlarla tanıştım ve tanışıyorum. Bu beni çok zengin hissettiriyor. Gerçekten şu hayatı anlamlı kılacak en önemli şeylerden bir tanesi de bu ve hayatıma giren herkese müteşekkirim, size de en kalbi duygular besliyorum sevgili dostlar :))

        Bu sene güzel yürüdüm, ağırlık antrenmanından keyif aldığımı fark ettim. Eskiden sevmeyeceğimi düşündüğüm şeylere ilişkin bakış açım değişti ve bazı konularda sabit fikirli olabildiğimi gördüm. Yeni deneyimlere kendimi açmaya başladım ve bundan çok keyif aldım :) Sırada dilber dansı var.... hahahahahaha şaka şaka , bazı konularda çizgim hala net ve çok şükür buna :)

       İyisiyle kötüsüyle, getirdiklerin ve götürdüklerinle, öğrettiklerinle seni sevmeyi bildim 2024! Daha iyisi olabilir miydi? Hep beraber daha neşeli ve umutlu günlerimiz olsa daha iyi olmaz mıydı? Ekonomik olarak hep birlikte refaha kavuşup düşünsel, sanatsal ve sportif alanlarda arayışlara girmenin zamanı gelmedi mi? Bunların hepsine evet! Ama sonuçta bütün değişimleri senden bekleyerek de sana haksızlık ediyoruz sanki ne dersin? O yüzden bu dileklerin bir kısmını 2025'e bırakıyorum. Seni seviyorum 2024!

    

I Want To Break Free

 

12 Aralık 2024 Perşembe

Kaçış Noktası

 

           İşime dair en sevdiğim şeylerden bir tanesi de aldığımız eğitimler... Yeni şeyler öğrenmeye hevesli ve de meraklı bir öğrenci  var içimde  ve bu eğitimler bazen çöldeki vaha gibi bir hissiyat veriyor bana. Elbette aldığım her seminer ya da kursun içeriği her zaman dolu olmuyor ya da bildiğim şeylerin tekrarı gibi hissettiriyor. Yine de bir süreliğine başka bir kuruma ya da okula gitmek, orada kimi zaman bir biyoloji  laboratuvarında oturup bir şeyler dinlemek benim için her zaman tazeleyici oluyor...


       Bu hafta yine bir seminer için başka bir okulda 3 günlüğüne görevliyim ve erkenden gidip okulun yanı başındaki parkta sabah yürüyüşümü yapıyorum. 

 


 
         Burada yürürken müzik dinleme ihtiyacı bile duymuyorum, çünkü kuş sesleri harika. Mutlu olmak için tek bir şeye daha ihtiyacım yok... Eksiğiyle, artısıyla, olanı ve olmayanıyla tammış gibi hissediyorum. 

        

         


9 Aralık 2024 Pazartesi

Garipliklerin Başıma Aynı Günde Gelme Hadisesi

 



          Nasıl bir giriş yapayım diye düşünürken balkon konuşması yapan bir Merve hayal ettim 🤣🤣🤣 Tamam çok komik değildi, ama güldüm. Bu arada fark ettim de ne zamandır şöyle kendimden geçerek kahkahalar atmıyorum. En son lisede Tolga Çevik programı izlerken yaşardım öyle kahkahadan ağlama anlarını. Yaş aldıkça sadece cildimizin nemi kaybolmuyor, duygularımızın coşkunluğuna da zeval geliyor galiba dostlar, ne dersiniz? 


     Cildimizin nemi demişken.... Gelelim benim güzellik salonu macerama. Efendim güzel bir cumartesi sabahı gazetenin astroloji köşesine bakasım geldi ve o gün saç bakım ve kuaför konusunda şanslı olduğuma inandım. Ve normalde gittiğim evime uzak konumdaki kuaföre değil de çok yakınımdaki bir güzellik salonuna gitmeye cesaret ettim. Perçem kesimiyle ilgili hassasiyetimi şuradan okuyabilirsiniz efem: Saç Deyip Geçmemek Lazım

       Neyse ben yine kendimi tüm bu hassasiyetime  rağmen gaza getirmiş bulundum. :" Saç bu neticede, kökü sende. En kötü ne olabilir? Sen hiçbir şey bilmezken perçem kestin? Ne oldu? Dünyanın sonu değil. " Diyerekten kuaförün yolunu tuttum. 

        Şimdi bu güzellik salonuyla ilgili izlenimlerimi size şöyle aktarmak isterim: Bir kere büyük bir yer değil. Personelin birbiriyle iyi anlaştığı bir durumda sıcacık bir ortam hissiyatı verebilecek büyüklükte. Ama ortamda garip bir hava var. Bir kere tüm kızların kostümü aynı. Bunda sorun yok. Ama herkesin eteğinin belinde bir telsiz var. Kulaklıklar kulakta. Herkes çok havalı iş yapıyor. (Sahibi aşırı estetikli, kahkahasıyla ortamı belirli aralıklarla çınlatan, kendisini çok önemli bir iş kadını gördüğü apaçık bir kadın. ( Sonradan instagramda baktım ve kadının kendisine kimi örnek aldığını buldum arkadaşlar!!!! Başarı tesadüf değildir adındaki videosunu izleyince kendi hayatımı inceden bir sorguladım bile 😅😆) 

       Neyse saçımı kesen beyden ben razıyım. Adam özendi bezendi ve gerçekten güzel bir kesim ortaya çıkardı. Ben böyle " Ohh sonunda evime yakın bir kuaför buldum" Diye sevindirik şekilde kasanın yolunu tutarken, yani iki adım attıktan sonra, işin rengi değişti. Bana dediler ki " Kasım kampanyalarımızdan haberiniz var mı? " Ben de broşürü bir incelemek istedim. " Şöyle oturalım isterseniz. "dedi Burcu Hanım. Ben iki tane işlemi mantıklı buldum ve bilmediğim şeyler de öğrendim. Mesela kirpik  lifting ne demek? Ne işe yarar? Tabi o tür işlere girmek istemedim. Yine de Burcu Hanım bana hepsini teker teker anlattı ve neredeyse bunların hepsine ihtiyacım olduğu yönünde bir etki yarattı bende. Burada garip olan şuydu ki, Burcu hanıma bir soru soruyorum diyelim ki, Burcu hanım cevap vermeden önce Esra Hanım'a (patroniçe)bir sorayım diyor Esra Hanım da hemen camın arkasında oturuyor bu arada, iki sefer kadın gidip gelmek durumunda kalınca artık üçüncü sorumu kendime sakladım ve dedim ki " Tamam şu iki işlemi yaptırmak isterim. " Sonra beni kasaya yönlendirdiler ve önce İbana atar mısınız dediler. " Atamam" Dedim. Sonra bana " O zaman sizi şöyle alalım. " dediler. Orada çalışan bir kadın önüme düştü ben zannediyorum post cihazı dışarıda oraya gidiyoruz. Kadın dedi ki "Sizi arabayla hemen şuradaki ATM'ye götüreceğim. Oradan çekersiniz. Nakit almış oluruz. " Arabanın önünde şuurum durdu arkadaşlar. Açıkçası ben şuurumu hangi noktada kaybettim, onu da bilmiyorum. " E ama gerek yoktu buna. " Filan diye söyleyecek oldum ama kızın çok tatlı bir şekilde hemen şurası demesine " E iyi tamam madem" Dedim. Neyse ATM' ye gittik. Parayı çekeceğim sırada, kuaföre gitmeden hemen önce para çektiğim ATM bana kartın sorunlu olduğu uyarısını verdi. Artık burada şuurum yerine geldi bence ve " Napıyorum ben ya?" Dedim. " Yani bu bir işaret filan olmalı artık" Diye düşündüm. Kadına döndüm ve :" Kart sorunlu uyarısı veriyor. Ben saç kesim paramı size elden vereyim. Artık diğer işlem için de düşünür sonra değerlendiririm. " Dedim. Kadın "Bir dakika lütfen" Diyerek patroniçeyi aradı ve " Yalnız kampanya sınırlı sayıdaymış. Yani daha sonra bu fırsatı bulamayabilirsiniz. " Dedi. " Sorun yok" Dedim. Bu sefer " O zaman tekrar dönelim post cihazından çekelim" Dediler. " Yani gerçekten ben ne yaşadığımı anlamadığım bir noktadayım. Madem çalışan bir post cihazı vardı beni ne demeye bu kadar yoruyorsunuz? Lütfen siz kesim paranızı alın artık ve bu konu kapansın. " Dedim. Kadına parayı uzattım. Hala diyor ki " 50 tl para üstünü size şimdi veremiyorum. İsterseniz gidelim orada vereyim. Hem siz de yapılacak işlemlerin ücretini verebilirsiniz. " " Ayy yok artık ben gelmeyeyim. " Dedim ve oradan can havliyle kaçtım arkadaşlar. Eve dönüş yolunda kendimi sorguladım, şuurumun nerede olduğunu, kafa karışıklığımı anlamlandırmaya çalıştım. Tam evime yakın bir kuaför bulmuşken olan olaya ah vah ettim. 🤣

  Bitti mi, bitmedi? 

      Güne böyle garip başladım ve bu garip hissiyatla bitirmeyelim bu güneşli günü dedim, dışarı çıktık. Otoparkta arabanın anahtarını vermemiz gerekiyordu, her zamanki gittiğimiz otopark olduğu için şüphesiz teslim ettik anahtarı ve gidip gezdik güzel güzel. Dönüşte arabanın yanına geldik ve ne oldu dersiniz? Arabanın anahtarı yok. Bildiğin yok. Orada çalışan adam bizim anahtarı aldıktan sonra başka bir aracı park etmek için ona binmiş ve bizim anahtarı da o araçta unutmuş. Bu hafta bu ikinci vakaymış.( Bence adam alkollüydü) Biz tabi bu hikayeyi orada çalışan diğer adam bizi eve bırakırken öğrendik. Yani adamın özürlerini Yaprak Dökümü'ndeki Ali Rıza Bey'in suskun ciddiyetiyle dinledim ve cevap vermedim. ( Bu karakteri de hiç sevmem ama bu tarz durumlarda aklıma O geliyor. Nedeğnnn?! :)) 

Sözün özü arkadaşlar, 
Bazen böyle garip günler yaşanır. Hiç inanmadığını söylediğin halde astroloji haberine inanasın gelir bir sabah. Kibar olmakla net bir "Hayır" demek arasındaki o ince çizgide şuurunu yitiriverirsin bazen. Ne yaşadığını çözümlemeye çalışırken, bir güzellik merkezi patroniçesinin başarı videosunu izlerken bulursun kendini ve sorgularsın özgüvenini. Bazı günler evde kalmak içindir ama sen talihi tersine çevirmeye inat edersin. Çünkü senin neyin eksiktir Esra Hanım'dan, öyle değil mi? Ve yine öğrenirsin ki, bazen senin araba anahtarının kaderi bile başkasının ellerindedir. Ve sen aynı günün akşamı, artık ikinci kez bilmediğin bir arabada otururken, Ali Rıza Bey'i hiç olmadığı kadar anladığını fark edersin. Hayat bazen böyledir. 


25 Ekim 2024 Cuma

     


         Bazen buraya gelip bir şeyler karalama ihtiyacı duyuyorum. Ancak ülke gündemi o kadar yoğun ki, kendi hayatımdan meseleleri paylaşmak bazen bana çok saçma geliyor. Bu ülkede yaşayan, bu ülke insanı için en güzelini isteyen, çalışan, çabalayan kimseler olarak kendimizi gündemden ayrı tutup nasıl sağlıklı kalacağız onu da bilmiyorum. Bilmiyorum. Uzun zamandır sağlığıma dikkat etmeye çalışan, gluteni azaltan biri olarak bu sabah yaşadığım karbonhidrat atağını açıklayamıyorum. İhtiyacım varmış demek ki diye kendime şefkat gösteresim filan da yok :) Daha dibe batamayız, daha kötüsü artık olmaz dediğimiz her olayda daha kötüsünü duyuyoruz, daha kötüsünü sindiremeden bir diğerine geçiyoruz. 

       Okulda psikolojik danışmanım. Okula geliyorum ve gençlerle şiddeti konuşalım, düşünelim istiyorum. Akran zorbalığı yaşanmasın diye çeşitli çalışmalar yapıyorum. Gündemden uzak kalmak için gençlerin tiktok dünyasına kendilerini kaptırdıklarını, orada gördükleri ve şaka zannettikleri şiddet olaylarını okulda tekrarlamalarına şahitlik ediyorum. Zorbalık yapan öğrencinin ailesine ulaşmayı denediğimde terk edilmiş bir çocuk buluyorum karşımda. Gerçek anlamda terk edilmiş. Anne baba bırakıp gitmiş, babaanne ve dede bakıyor çocuğa... Deniz yıldızı hikayesini bilirsin, her gün bir öğrenciye bile dokunsam yeter diye okula geliyorum. Sessiz çığlığını duyduğum gençlere yetememenin verdiği tükenmişlikle günü kapatıyorum. Ha bir de, tüm iyi niyetli çalışmalarımı kendi dünyasında kötü görüp karalayan velilerin CİMER şikayetlerine cevap veriyorum. Geçen gün velinin bir tanesi teşekkür etmiş, bak ona şaşırıp duygulandığım doğrudur. Şiddet simülasyonunun içinde gibiyiz. Kimi zaman mağdur hepimiziz.

      Ancak 29 Ekim için hazırlıklar yapılıyor okulumda. Az önce gençlerle birlikte bir takım süslemeler yaptık. Hazırlık yaparken sohbet ettik. Anlattılar, gündemden konuştuk, hayatlarından konuştuk. Birlikte olanlara bakma cesareti bulduk. Her şeye rağmen onların gözlerindeki ışıltı var ya, işte o bana "Kalk Merve, silkin ve kendine gel. Daha oyun bitmedi, bitemez." diyor. O ışıltıda tüm karanlığı yok edip ferah bir nefes alabilirmişiz gibi hissediyorum. Tükendiğim yerde güç buluyorum.

     Biliyorum sen de yoruldun. Her yeni günde başka birinin yasını tutmaktan...Öfkeni ifade edecek kelimeleri açıkça sarf edemediğin, çaresizlikten ne yapacağını bilemediğin için instagramdan ve çeşitli sosyal medya mecralarından gönderi paylaşmaktan yorgun düştün. Ancak kötülüğün sesi daha yüksek çıkıyor diye sanma ki yalnızsın, azsın. Biz çoğuz. Çoğunluğuz. Bir gün hep birlikte gür sesimizle şarkı söyleyeceğimiz, gençlerimiz  çocuklarımız ve kadınlarımızla neşeli günleri kucaklayacağımız günlerimiz de olacak. Bunu 29 Ekim'lere, çocuklara, gençlere, gelecek günlerimize ve kendimize borçluyuz. Kendime dediğim gibi sana da diyorum: 

" Kalk, silkin ve kendine gel. Daha oyun bitmedi, böyle bitemez."


Bu Son Olsun

    

16 Eylül 2024 Pazartesi

Babaannemden İnciler

     Babaannem derdi ki" Erkeğin hiç iş bilmeyenini at gitsin. Çok iş bilenini de at gitsin. "  E ben de tüm ergenliğimle " Eee babaanne iş bilmeyenini atalım da çok iş biliyorsa ne güzel işte. Onu niye atıyoz ki? " Diye sordum bir gün ve o da dedi ki " Öylesi de baş ağrıtır. Sen beni dinle " Dedi. 

   O zamanlar ağzımı yaya yaya güldüğüm bu mevzu, akşam saatlerinde kocama sinirlenmem sebebiyle aklıma geldi. Ey babaanne ne büyük kadınsın sen dedim içimden. 

     Benim eşim evlenene dek uzun süre tek başına yaşamaya alışmış, ev işlerini de severek yapan bir bey. ( Bu özelliğini hep takdir eder ve desteklerim tabiki :) Ama bazen işler yolunda gitmezse, bu herhangi bir iş olabilir, mutfağa girer ve düzenlemeye başlar. Ve onun düzen anlayışına göre dağınık görünen şeyler atılmalıdır. Ya da bunu yaparken transa geçiyor ve fark etmiyor bilmiyorum. Bir keresinde benim üniversite diplomasının ve eğitim sertifakalarımın yer aldığı dosyayı atacakken yarı yolda fark etmiş de " Ehhh yeter artık gerçekten bakar mısın, neyi attığının farkında mısın? " Demiştim de transtan çıkmışçasına bir şok yaşamıştı. ( Evet bu yaşandı) 

        Tabi bu olaydan sonra ben de artık farkındalık alarmı gibi bir şeye dönüştüm. Ne zaman modu düşük mutfağa girse ya da diğer odalara girse antenlerim tepemde onu gözetliyorum. Ama son düzenleme girişiminde evde yoktum sanırım çünkü dolapta yer alan kakaolarım tam kek yapacağım sırada yerinde değillerdi. "Kakao nerede? " Diyorum. Bilmiyorum diyor. Bilmediğine o kadar eminim ki, adam bunu cidden trans halinde yapıyor. Sonra hemen ekliyor " Hadi ne lazımsa söyle, bir koşu gidip alayım" Diye. Yani ben de alırım almasına da, mevzu bu mu? Ona babaannemin sözünü söyledim. O da: " E o zaman beni atman mı gerekiyor? " diye düşünceli bir hale büründü. Ben de yine babaannemin sözüyle cevap verdim: "Pembenin canı badem ister, kırmaya Adem ister. Otur oturduğun yerde" Dedim. Sonra ikimiz de gülmeye başladık. Yaşa babaanne! 🤣🤣

5 Eylül 2024 Perşembe

Küçük , Ölümsüz Bir An

    
 


        Hayatın anlamı hakkında çok düşünürüm. Yürürken, müzik dinlerken, güzel bir akşam vaktinde gökyüzünü izlerken...Fakat bazı anlar var ki, onları bir şişeye koyup saklamak istiyorum. Hissiyle, kokusuyla, sesiyle o anı ölümsüz anlar dolabına kaldırıyorum.

     Dün çalışmak için oturduğum kafede genç bir çift gördüm. Çift diyorum ama belli ki henüz adı konulmamış. Sevgileri birbirlerine olan bakışlarından belli. Birbirlerini öyle güzel dinliyorlar ki, sanki o sırada dünyanın en önemli konusu konuşuluyor. Arada gülüşmeleri bu ciddi havayı yumuşatıyor. Biliyorum böyle gözümü dikip bakmamam lazım ama ne mümkün? Göz ucuyla da olsa onları izlemekten kendimi alamıyorum.  O sırada Eylül rüzgarı bu ortama yardım ediyor adeta ve kızın saçları uçuşuyor. Genç adam kızın gözünün önüne gelen saçları yumuşak bir şekilde kulağının arkasına alıyor. Küçük ama çok özel bir an. Onlar da farkındalar belli ki bu durumun. Susuyorlar. Susmak bazen ne çok şey anlatıyor değil mi? 
 
     Eşimle ilk buluştuğumuz zamanlar geliyor aklıma. Adı henüz konulmamışken ve biz birbirimizi dünyanın en acayip varlığıymış gibi merak ve ilgiyle tanımaya çalışırkenki zamanlarımız... Bir baloncuğun içinde ve gökyüzünde uçarcasına duygular hissederken hissettiğimiz  hafiflik ve o heyecan. Gülümsüyorum. Sadece dudaklarımla değil, tırnak uçlarıma kadar gülümsediğimi duyumsuyorum. 

    Sevgi ne harika bir şey. Birbirini seven iki insana şahitlik edebilmek bile kalbimi yumuşatıyor, günümü güzelleştiriyor. Ve fonda  dünyanın en harika şarkılarından bir tanesi çalıyor: