Hayatın anlamı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hayatın anlamı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ocak 2016 Perşembe

Bir mutluluk şarkısıdır tutturmuşum :)

Yine, bir yazımda daha yazmak istediklerim ve "Nerden başlamalıyım?" ikilemi içersinde geldim buraya. Şu arada geçen süreçte yaşadığım hisleri ve değişimi nasıl anlatmalı ki? İyisi mi, ben yine aklıma gelenleri hemen buraya aktarayım. Sabırsızım çünkü.

Cannım bloğum; en son sana bilinmezlikle dolu bir evrede, biraz sıkılmışlık ama her zamanki gibi umutla dolu günlerimi anlatmıştım. O yazıdan sonra yine uzunca bir süre gelemedim. Geldim de yazamadım daha doğrusu. İçimde bazı yollar vardı sanki ve hepsi de yarımdı.( Hahaha, kahve falı cümleleri gibi oldu bu:) İçimdeki belirsiz şekillerin bir tabloya dönüştüğünü görmeden, bazı duygularım olgunlaşmadan ne yazacağımı da bilemedim. O tabloyu görünce de yazmadan edemedim. İşte burdayım!

Peki neler yaptım bunca zaman? 
Yürüdüm. Taktım kulağıma kulaklığımı, müziğin sakinleştirici kimi zaman da coşkulandıran ezgisi eşliğinde alabildiğine yürüdüm. Başta sağlık için diyordum bu yürüyüşlere. Kalori hesabı filan yapıyordum. Sonra benim için terapi seansları haline geldi. Bilmediğim yollara girdim kimi zaman. Mevsimlerin doğaya etkisini gözlemlerken kendi değişim sürecimi de inceleme fırsatım oldu. Gökyüzüne eskiden olduğu gibi çocuksu heyecanla bakmaya başladım. Az önce güneşliyken, hafiften yağmaya başlayan sonrasında gökkuşağıyla adeta bana gülümseyen havaya şaşırdım yine. Aklımdan olumsuz bir düşünce geçtiğinde rüzgar esti usulca. Tenimi okşadı. Gülümsedim :) Sonra aynı rüzgarın,  bu soğuğa rağmen yeşil kalmayı becerebilmiş çimler üzerindeki dans ettirici etkisini gördüm mutlulukla. Doğa kucağını açmıştı sanki bana ve ben ne zaman üzgün hissetsem beni sakinleştiriyordu. Kimi zaman istemeye istemeye başladığım yürüyüşlerim, hayatı başka bir açıdan anlamaya başladığım sakinlik hissiyle bitiyordu. Yarın bir yenisi ekleniyordu. Sonraki gün başka bir tanesi daha...


Yürümek yetmedi sonra. Önceden beridir spor salonuna gitme hayalim vardı. Şu boş geçen vaktimde bedenime verdiğim sözü hatırladım ve hemen gidip yazıldım salona. Sırf üşengeçliğinden, uzakta duran modemi açmak için bile kırk takla atan ben, her gün düzenli olarak spora gittim. Yürüdüm, koştum, bedenimi zorladım. Zorlandıkça rahatladım. Nefes nefese kaldığım, "Ayy valla öldüm. Bittim." dediğim anlarımda da durmadım. Devam ettim. Her gün kendime bazı hedefler koyuyordum ve günün sonunda eve o hedeflere ulaşmanın tatlı hissiyle dönüyordum. "Aferin kızıma." diyordum içimden. Ruhsal dünyamdaki ferahlatıcı etkisi kadar bedenim üzerinde de etkisi oldu kısa sürede.  Yeni insanlarla tanıştım sonra. Kimileriyle hayatın benzer aşamasından geçiyordum. Onlar da benimkine benzer hisler duyuyordu. Yalnız olmadığımı bilmek beni daha da mutlu etti. 

İki aya varan spor salonu maceramdan sonra yeniden açık havada yürüyüşlerimi özlediğimi fark ettim. Yeniden düştüm yollara. Yeni yollar ve yeni müzikler keşfediyorum şimdilerde. Kendime dair yaptığım keşifler ise belki de en değerli olanları: 
Kaybolmaktan, hatta bazen kendi düşüncelerimde doğru yolu bulamamaktan bile korkmuyorum artık. Çünkü her kayboluşta, her girdiğim yeni yolda yeni güzelliklerin de saklı olduğunu biliyorum. Düşüncelerimde kayboldukça da başka güzel fikirlerin dünyasına doğru yol alıyorum.
Yalnızlığımı seviyorum. İnsanları da çok seviyorum ama bir gün yalnız kalsam da kendimi mutlu edebileceğimi biliyorum. 
Olmasını istediğim konular hakkında ne kadar düşünürsem düşüneyim, su akıyor ve kendi yolunu buluyor. Elimden geleni yaptığım bir konuda, geriye sadece hayatın benim için hazırladığı sürprizleri kucaklamak ve o sürprizlerde mutluluğu bulmak kalıyor.  
Hayattaki bir çok şey gibi, vücudumun da zorlandığında daha iyi çalıştığını gördüm. Zorlanmak güzeldir dedim kendime :) Beni zorlayan her şey beni olgunlaştırdı, daha güzel bir yola sevk etti. Hepsine teşekkür ettim ve hepsini sevdim :)
Bedenim ve yaşım beni daha olgun olmam gereken evrelere doğru götürürken, çocuksu yanıma onu asla bırakmayacağıma dair söz verdim. Ona aslında her zamankinden çok ihtiyacım var benim. Onun o hayal gücüne, merakına ve şaşkınlığına ihtiyacım var. O varken, yağan yağmurda bile delice mutlu olabileceğimi biliyorum. İyi ki varsın çocuksu yanım :)
Ve duyguların belki de en güzeli...Umut. Umut etmenin ve hayal kurmanın beni hiç hayal kırıklığına düşürdüğünü görmedim. Yalnızca, bazen daha dolambaçlı yollarda daha çok şey anlamamı sağladılar. 
Umut varsa zaten mutluluk da orada. Umutlarımla, hayat yolculuğumun bundan sonraki evresine dair kurduğum hayallerimle her zamankinden daha güçlüyüm. :) 
Hayatımda olan her şeye; zorluklara, mutluluklara, hüzünlere, güzelliklere, bilinmezliklere...kısaca her şeye ve de herkese teşekkür etmek istiyorum şimdi :) İyi ki benimlesiniz.






9 Ekim 2015 Cuma

İnsan Ne İle Yaşar?-Bir İşsizin Güncesi

Tam anlamıyla işsiz olmanın ne demek olduğunu şu günlerde yaşıyorum. Öğleyin kalkıyorum. Hiçbir şey yapmadan yatakta dönüyorum. “Saat kaç acaba?” diye soruyorum kendime. Çünkü sabah uyanınca kendime soracak başka bir sorum yok. Yetişmem gereken bir yer, bitirilmesi gerekli işlerim yok. (Bildiğin işim yok, anlatabiliyor muyum? ) Saatin kaç olduğunu öğrenmek için de kalkasım gelmiyor sonra. Biraz da bu şekilde debeleniyorum yatakta. Bu odaya çalışan bir saat gerek diyorum kendime hatırlatırcasına.(Odamda 1-2-3-4… yo yoo tam 5 tane saatim olduğunu ve hepsinin de başka zaman dilimlerinde takılı kaldığını biliyor muydunuz?) Bugün günlerden ne acaba diyorum sonra kendi kendime… Du bakalım, şu annemin izlediği saçma dizi ne zamandı? –Pazartesi. O zaman pazartesiyi ne kadar geçmiş olabiliriz?-Hımm, güzel soru. Sahi arada hiçbişi olmadı mı yaa? -Annemin saçma dizisi pazartesiydi, benim izlediğim ama izlediğimi kendime bile söylemediğim!(Hayır, ben sadece belgesel izlerim çünki?!)   şu saçma program da dün olduğuna göre…Heh buldum bugün Çarşamba. Hadi bana alkış! 

Sonra kahvaltı yapıyorum. Uzuuuncaaa bir kahvaltı oluyor o da.( Neden? –Bildiniz, yetişmem gerekli bir yer yok!Bir aferin de size o zaman.) Çoğu kişinin hayalini kurduğu o uzun kahvaltıya sahibim ve sızlanıyorum evet. Çünki bu uzun kahvaltılar hayalini kurunca güzel. Bir şeye her gün, istemediğin kadar sahip olunca onun da tadı kalmıyormuş meğerse. (Hayatta  başka konularda da bu felsefe var sanırım, ama o konulara girmicem.)

Kahvaltıdan sonra, telefonuma indirdiğim “Diyet Koçum” uygulamasına yediklerimi not ediyorum. Eğer yediklerim bu uygulamada yoksa, hemen safariden o yediğim şeyin kalorisini sorguluyorum ve onu da hesaba katıyorum. Yediklerimin hepsini yazdığımda çıkan kalori hesabı önerilene bi türlü uymuyor. (Bence kahvaltıda önerilen kalori miktarı çok az!En önemli öğündür oysa di mi?) Kendi kendime yürüyüş hesabı yapıyorum. Bu uygulamanın adım sayar özelliği de var. Adımına göre yakmış olduğun kaloriyi de gösteriyor. Kahvaltıdan sonra yürüyüşe başlıyorum bu sefer de. Hiç müzik eşliğinde yürürken, tam da o anın bir film sahnesi olduğunu hayal ettiğiniz oldu mu? Benim öyle oluyor ve bununla da kalmıyorum. Bir filmde oynuyorsam eğer bu film ne tür bir film olurdu diyorum? Triplere giriyorum sonra. “Wild” filmindeki kadın geliyor aklıma. O kadın da hayatının zorlu bir döneminde alıp başını dağlara kaçıyordu, yürüyor da yürüyordu. Yürümenin, hayata dair bazı soruların anlamını bulmayla bir ilgisi olduğunu düşünürüm hep. Bu düşünceyle kendimi müziğe bırakıyorum. Yürüyor da yürüyorum.  ) 




Eve geldikten sonra anneme mutfakta yardım ediyorum ve hepimizin bir arada olduğu akşam yemeğimizden sonra herkes bir yerlere dağılıyor. Bazen mekânsal olarak dağılıyoruz bazen de düşünsel manada. Biz sustukça televizyonun sesi artıyor. Mutsuz değiliz aslında, iletişimimiz de yok değil. Ama insanların sustuğu ,teknolojik aletlerin daha çok konuştuğu bir zamane dünyası bu. Biz de onun karşısında saygıyla eğiliyoruz çoğu kez galiba. 

Yemekten sonra bu sefer tatlı şovlarım başlıyor. Tarifleri kendi kendime uyarlayarak, çoğu kez değiştirerek değişik tatlar ortaya çıkarıyorum. Üretken olduğum tek yer şimdilik mutfak olunca oraya ayrı bir özen gösteriyorum. Sonrasında bizimkilerin övgüsünü duymak da beni mutlu ediyor tabii. Bu yapılan yemekler de yiyenler varsa güzel işte.(Ninem gibi mi konuştum şu an?) 


Vee işte bir günün sonu…Evet, işsizim!(Belki işsizliğin lüks tarafındayım) Bu zamana dek hep bir sonraki aşamalara önlerde geçen biri olarak; durup dinlenmek ve öylece beklemek-hiçbir şey yapmamak- garip geliyor haliyle. Bu sürecin daha 3-4 ay süreceğini ve sonrasında biteceğini biliyorum.(En azından öyle umut ediyorum.) Ancak bu süreci nasıl değerlendireceğim ve de  bitireceğim konusunda en ufak bir fikrim yok. Hayatın anlamını soracak olursanız da, karmaşık diyebilirim şimdilik. Karmaşık ve de bilinmez. Sanırım olayı ilginç kılan da bu “Bilinmez” oluşuyla alakalı. Sonrasında neyin geleceğini kestiremiyorsun. Yaşadığın anın bir hediye mi yoksa bir sınanma anı mı olduğunu bilemiyorsun. Bilinmezliğin ortasında duran bir kızın söyleyebilecekleri işte bu kadar. Bilinmezliğin ortasında umut şarkısı söyleyenlere selam olsun :)