İlk bakışta ne kadar masum ve düşünceli gelen bir söz değil mi? " Seni sevdiğim için söylüyorum..... Bak seni düşündüğüm için söylüyorum.... " Peki içeriği gerçekten öyle midir bu sözün?
Neden böyle bir giriş yaptım, anlatayım. İş yerinde sosyal olarak kendimi daha yakın hissettiğim bir grup var. Bebekten önce buluşmalarına beni de çağırırlardı, giderdim. Mutlu da olurdum yaptığımız sohbetten, geçirdiğimiz vakitten. Ama bebekten sonra, ki benim bebeğimin ilk bir yılı aşırı zordu maâlesef, pek görüşme imkanımız olmadı. Bebeğim alerjik bir bebek olduğundan ben de emzirdiğim için diyet yapıyordum. Süt ya da süt ürünü içeren hiçbir şeyi yememem gerekiyordu ve üstüne bir de kolik bir bebek olunca o ağlıyordu ben ağlıyordum yani. Anne babalarımız da uzakta olunca destek alabileceğimiz kimse de yoktu haliyle. Eşim sağ olsun, birlikte atlattık tüm zorlukları. Tabi zaman zaman birbirimiz üzerinden attık gerginliğimizi ama o da artık o sürecin doğal bir getirisiydi. Olağanüstü zamanlardan geçerken olağan şeyler beklememeyi öğrendik diyeyim. Bu süreçte bana en iyi gelen şey bulabildiğim fırsatta yürüyüp bebeğimi uyuturken telefondan kitap okumak oldu. Çok güzel kitaplar bitirdim ve o şekilde güç buldum. Tabi tüm bu anlattığım şeyleri düşünürseniz, neden sosyalleşemediğimizi de tahmin edebilirsiniz. Sürekli ağlayan bir bebek, dışarda süt ürünü içermeyen yiyecek bulmanın zorluğu, emziriyor olmak vs. Derken ortamlardan uzak kaldık.
Bir yılın sonunda bebeğim artık daha iyiydi ve alerjisi de büyük oranda geçmişti. Ben işe başladım. İş ortamında tekrardan sosyalleşiyor olmak bana o kadar iyi geldi ki anlatamam. Ama dedim ya, anne ve babalar uzakta olup hastalık vs gibi sebeplerden gelemeyince önce küçük bir bakıcı maceramız oldu. Sonra kız kardeşim sağ olsun o geldi bize destek oldu. Tüm bu süreçleri oturtmak, sorumlulukların dengesi yine eşimle benim birçok konuda fedakârlık yapmamızı gerekli kılıyordu. Arkadaşlarla dışarıda buluşmayı ben de özlüyordum ama cidden buna imkânım yoktu. İş yerindeki arkadaşlarım buluşmaya devam ettiler. Beni de çağırıyorlardı, bir iki kez şartları zorlayıp gittim ancak diğer buluşmalarda nazikçe gelemeyeceğimi söyledim. Büyükşehirde trafiği çekip bir yere gitmek orada da çok uzun kalamadan aynı trafiği çekerek eve gelmek, evdeki sorumluluklar.... "Trafikte geçireceğim vakitte evde uyurum belki. " Diye düşünüyordum. Açıkçası kendime vakit ayırmaya öyle çok ihtiyacım vardı ki zamanım olsa önceliği kendime verirdim herhalde. Ancak bana karşı tavır ve söylemleri değişmeye başladı. Bak şu şekil bir söylemi anlarım: " Seni aramızda görmeyi çok istiyoruz. Sen de yoğunsun ama nasıl yapsak da iş dışında da görüşsek? " Gibi bir yaklaşım beni ziyadesiyle mutlu edebilirdi. Ama bana yapılan söylemler şu şekilde oldu: " Bak çocuktan sonra çok eve kapandın. Oksijen maskesi önce anneye biliyorsun ki. " gibi söylemler yerini sanki ben sorunlu biriymişim gibi " Çok mu titizleniyorsun acaba her şeye? Bak böyle olmaz. Çocuk bir şekilde büyür nasılsa, sen böyle eve mi kapanacaksın o büyüyene kadar? " Gibi söylemlere vardı. Cümlelerin sonunda değişmeyen ifade hep şu oldu: " Bak seni sevdiğim için söylüyorum. Valla seni düşündüğümüz için.... " Gibi cümlelere...
Ben elbette cevaplarımı nezaket çerçevesinde verdim. Neye ihtiyaç duyduğumu, şu süreçte bana neyin iyi geleceğini, onlarla iş ortamında buluşmanın dahi bana iyi geldiğini ama fazlasını şu an için yapamayacağımı anlattım. Ama bir şekilde mesafelendim ve mesafelenmek istedim. Çünkü bu tür söylemler bana çok tehlikeli geliyor. Karşındaki insanı anlamaktan uzak, sadece kendi düşünce ve yaşayış standardını karşındakine dayatırcasına ve o kabul etmeyince de karşındaki insanı etiketlercesine söylemler gibi geliyor... Kim bunu ister ki?
Bu tarz örnekler yaşamımımda hep oldu ve olacak biliyorum. Ve ben karşımdaki kişi derdini anlatıp benim fikrimi sormadan asla bir yorum yapmamaya çalışıyorum. Çünkü ben karşımdaki kişiden daha mı akıllıyım? Ne haddime? Çok seviyorsam o kişiyi, onu anladığımı gösteren şeyler söyleyebilir ya da onun yanında olabilirim değil mi? Böylesi denk hissettiğim ilişkilerde kendimi daha iyi hissediyorum. Ve cidden istenmeden verilen aklın sonu gelsin istiyorum.
Öyle işte. Bu da böyle bir anımdı diye bağlayayım :) İçimi döktüm, rahatladım. Ohh.
:))
Benim de çok rahatsız olduğum bir şey bu. Kendim hakkında soru sormadan yorum yapan insanlar... Ve "Sakın yanlış anlama..." diye başlayan cümleler bana hep kırmızı elma veren kötü kalpli cadıyı anımsatıyor :) Eskiden kibar davranırdım, artık "Ben sana bunu sordum mu?" gibi ters cevaplar vererek içimi rahatlatıyorum. 😊
YanıtlaSilNe güzel bir benzetme yaptınız yine, bundan böyle ben sormadan akıl vermeye çalışan kişileri kırmızı elmalı cadı olarak düşünücem :)) " Aşırı alçakgönüllüğün sonu vasıfsız insandan nasihat dinlemektir. " Diye bir söz vardı. Nezaket için de belki aynısı geçerlidir. Başkalarının kişisel alanına saygı duymayan kişilere daha sert yanıtlar vermek gerekiyor belki de :)
SilÖncelikle resim çok haklı bir isyanı içeriyor bende katılıyorum. İkincisi ay ben böyle insanlara çok pis çemkiriyorum. Onun o kibarca başladığı şeyi ben kibarca öyle bir yerde bitiriyorum ki bir daha asla ağzını bile açamaz yani... Ya herkesin aklı kendine işte kardeşim sorduk mu he sorduk mu diye tshirt mi bastıralım napalım?
YanıtlaSilYa yazdıktan sonra benim de aklıma senin kullanıcı ismin geldi biliyor musun? Dövüşürken hanımefendi değilim" Ne kadar mantıklı bir kullanıcı adıdır arkadaşım, cidden insanı bazen hanımefendi çizgisinden zorla çıkarıyorlar. Valla anlayacaklarına inansam bastıralım derdim ama hiç zannetmiyorum. O kadar karşıdaki kişiyi yargılama odaklı bakıyorlar ki ,bu kişilerle de yolculuğumuz buraya kadarmış diye kabullenip mesafelendim artık ben de. Yorumun çok iyi geldi bu arada, anlaşılmak ne güzel, çok teşekkürler 💕
SilBu ülkede hayat her gün zor tamam ama ebeveyn olmak çok daha zor. :D
SilBlog adım şu bir türlü bitiremediğim Rüzgar Gibi Geçti filminden alıntıdır. :)
Bence de ya, biz anne babaların da şefkate ihtiyacı var🥲 İsim olayı çok iyiymiş, genel kültürüme de katkı oldu çok teşekkür ederim:))❤
Sil