28 Ocak 2023 Cumartesi

Ev

    

      "Babam ve Oğlum" da bir replik vardır: "Ona bir oda ver baba, gidecek hiçbir yeri yok. bir evi olsun, istediğinde çıkıp gidebileceği, geri dönebileceği... " Böyle bir şeydi. "Ev"in anlamını sorduklarında bu repliğin verdiği hissiyatı anlatmak isterdim sanırım. 

        Ne zaman annemleri ziyaret etmek için memlekete gelsem garip hissiyatlar, yeni anlayışlar, değişimlerle karşılaşıyorum. Tabi bazı şeyler de inadına değişmiyor, o değişmeyen tanıdıklığa sarılırken kendi çocukluğumu, gençliğimi de kucaklıyorum.  

     Bu sefer evimin neşesini de getirdim buraya, bebişimi. Annemin babamın nene-dede oluşlarına şahitlik etmek çok güzel bir duygu. Babamın bebeğimle bir çocuk gibi oyunlar oynaması, dışarıdayken bile özlediği için görüntülü arayıp torununun gülüşünü görmek isteyişi çok tatlış geliyor. Babam bebeğime böyle güzel yaklaştıkça sanki benim çocukluğumdaki bazı yaralarımı da okşuyor.


      Annemin vericiliğine, anaçlığına, Miray'ı severkenki hassasiyetine bakıyorum. Miray ağladığında bir an evvel sakinleştirmek isterkenki o çaresiz panik havasına şahitlik ediyorum. Öyle ya, 18'inde evlenip 19'unda ilk bebeğini kucağına almış annem. Daha 25'ine gelmeden üç çocuğu, kocasının ailesi tarafından kabul görmeyişinin verdiği yük, bu desteksizlikle ne yapacağını bilememenin çaresizliği varmış.

       Sonra babamın anne babasına yani nenemle dedeme bakıyorum. Dedem çok hasta ve bu sefer daha da küçülmüş daha muhtaç buluyorum onu. Yüksek tansiyon hastası ve artık çoğu şeyi unutuyor yaşlılıktan. Ama beni ve kucağımda Miray'ı birlikte görünceki gülüşü aynı çocukluğumda hatırladığımdaki gibi. Sanki kucağımdaki bebeğe rağmen desem ki: " Dedem ya, salıncak kursana bana bitane sallansam. " diye, O gözlerindeki sıcaklığın kaynağı neyse oradan güç alacak, gençleşiverip o salıncağı bana kuracak. Kızkardeşimin çadırını da yapacak hemen yanıbaşına.


       Öyle ya, onun kurduğu salıncakta az sallanmadım. Düşününce ne güzel bir çocukluk... O salıncakta sallanırken gökyüzüne değmeğe çalışırdım. Tepedeki en güzel ağacı salıncak için seçerdi dedem çünkü. Alabildiğine gökyüzü manzarası yani. O manzarada geleceği düşünür hayal kurardım. Annemi bir türlü kabullenmeyen insanların bizleri bu kadar düşünüp sahiplenmesi ne garipti! Hâlâ da garip! Bir gökyüzü manzarası nelerin şahidi...


       Uzaklaşmak iyi gelmiş diyorum bazen, uzakta olunca bazı konuları insan daha farklı ele alabiliyor. Nitekim ben de çok düşündüm o süreçte. Kendi içimde kabullenişler, helalleşmeler, yüzleşmeler yaşadım. Sonra gündelik koşuşturmacalara kendimi kaptırdım. Ama her eve gelişimde yeniden başlıyor gibi hissediyorum. Yeniden başlayıp farklı ele alıyorum. Sanki ben her eve gelişimde kendimi yeniden yeniden doğuruyorum.

4 yorum:

  1. İnsanın çocukluğunun geçtiği eve bir süre sonra gitmesi, değişen şeyleri görmek, geçmiş yaraları ve hoşlukları hissetmek... Bence bütün bunlar kişiye özel şiirler gibi. Derindeki anlamını sen biliyorsun sadece, ama dışarıdan bakan insanların da duyguları tetikleniyor. Bir duygu zinciri gibi, ve iyi ki de öyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel anlattınız yine 😊 Evet, dediğiniz gibi eve dönüşle ilgili filmler, kitaplar da beni hep etkilemiştir. Bu duygu zincirinin bir halkası olmak güzel bir his. Kimbilir belki siz de bu konuda bir senaryo yazarsınız :))

      Sil
  2. İnsanın çocuğu olduktan sonra hayata bakışı çocuktan öncesinden öyle farklı ki... Bende babam Çınar'ı severken senin gibi hissederdim. O Çınar'ı sevdikçe benim ona olan kırgınlıklarım küskünlüklerim yok olur giderdi sanki...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocuklar insanın miladı gibi bir şey oluyor gerçekten. Dediğiniz gibi hayatı daha farklı bir yerden hissedip ele alıyoruz sanki... @Evde Yazar'ın dediği gibi evle ilgili hissiyatlarımız kişiye özel şiirler gibi...

      Sil