Tam anlamıyla işsiz olmanın ne demek olduğunu şu
günlerde yaşıyorum. Öğleyin kalkıyorum. Hiçbir şey yapmadan yatakta dönüyorum. “Saat
kaç acaba?” diye soruyorum kendime. Çünkü sabah uyanınca kendime soracak başka
bir sorum yok. Yetişmem gereken bir yer, bitirilmesi gerekli işlerim yok. (Bildiğin
işim yok, anlatabiliyor muyum? ) Saatin kaç olduğunu öğrenmek için de kalkasım
gelmiyor sonra. Biraz da bu şekilde debeleniyorum yatakta. Bu odaya çalışan bir
saat gerek diyorum kendime hatırlatırcasına.(Odamda 1-2-3-4… yo yoo tam 5 tane
saatim olduğunu ve hepsinin de başka zaman dilimlerinde takılı kaldığını
biliyor muydunuz?) Bugün günlerden ne acaba diyorum sonra kendi kendime… Du
bakalım, şu annemin izlediği saçma dizi ne zamandı? –Pazartesi. O zaman
pazartesiyi ne kadar geçmiş olabiliriz?-Hımm, güzel soru. Sahi arada hiçbişi
olmadı mı yaa? -Annemin saçma dizisi pazartesiydi, benim izlediğim ama
izlediğimi kendime bile söylemediğim!(Hayır, ben sadece belgesel izlerim
çünki?!) şu saçma program da dün olduğuna göre…Heh
buldum bugün Çarşamba. Hadi bana alkış!
Sonra kahvaltı yapıyorum. Uzuuuncaaa bir kahvaltı oluyor
o da.( Neden? –Bildiniz, yetişmem gerekli bir yer yok!Bir aferin de size o
zaman.) Çoğu kişinin hayalini kurduğu o uzun kahvaltıya sahibim ve sızlanıyorum
evet. Çünki bu uzun kahvaltılar hayalini kurunca güzel. Bir şeye her gün,
istemediğin kadar sahip olunca onun da tadı kalmıyormuş meğerse. (Hayatta başka konularda da bu felsefe var sanırım,
ama o konulara girmicem.)
Kahvaltıdan sonra, telefonuma indirdiğim “Diyet
Koçum” uygulamasına yediklerimi not ediyorum. Eğer yediklerim bu uygulamada
yoksa, hemen safariden o yediğim şeyin kalorisini sorguluyorum ve onu da hesaba
katıyorum. Yediklerimin hepsini yazdığımda çıkan kalori hesabı önerilene bi
türlü uymuyor. (Bence kahvaltıda önerilen kalori miktarı çok az!En önemli
öğündür oysa di mi?) Kendi kendime yürüyüş hesabı yapıyorum. Bu uygulamanın
adım sayar özelliği de var. Adımına göre yakmış olduğun kaloriyi de gösteriyor.
Kahvaltıdan sonra yürüyüşe başlıyorum bu sefer de. Hiç müzik eşliğinde yürürken,
tam da o anın bir film sahnesi olduğunu hayal ettiğiniz oldu mu? Benim öyle
oluyor ve bununla da kalmıyorum. Bir filmde oynuyorsam eğer bu film ne tür bir
film olurdu diyorum? Triplere giriyorum sonra. “Wild” filmindeki kadın geliyor
aklıma. O kadın da
hayatının zorlu bir döneminde alıp başını dağlara kaçıyordu, yürüyor da yürüyordu.
Yürümenin, hayata dair bazı soruların anlamını bulmayla bir ilgisi olduğunu
düşünürüm hep. Bu düşünceyle kendimi müziğe bırakıyorum. Yürüyor da yürüyorum.
)
Eve geldikten sonra anneme mutfakta yardım ediyorum
ve hepimizin bir arada olduğu akşam yemeğimizden sonra herkes bir yerlere
dağılıyor. Bazen mekânsal olarak dağılıyoruz bazen de düşünsel manada. Biz sustukça
televizyonun sesi artıyor. Mutsuz değiliz aslında, iletişimimiz de yok değil.
Ama insanların sustuğu ,teknolojik aletlerin daha çok konuştuğu bir zamane
dünyası bu. Biz de onun karşısında saygıyla eğiliyoruz çoğu kez galiba.
Yemekten sonra bu sefer tatlı şovlarım başlıyor. Tarifleri
kendi kendime uyarlayarak, çoğu kez değiştirerek değişik tatlar ortaya
çıkarıyorum. Üretken olduğum tek yer şimdilik mutfak olunca oraya ayrı bir özen
gösteriyorum. Sonrasında bizimkilerin övgüsünü duymak da beni mutlu ediyor
tabii. Bu yapılan yemekler de yiyenler varsa güzel işte.(Ninem gibi mi konuştum
şu an?)
Vee işte bir günün sonu…Evet, işsizim!(Belki
işsizliğin lüks tarafındayım) Bu zamana dek hep bir sonraki aşamalara önlerde
geçen biri olarak; durup dinlenmek ve öylece beklemek-hiçbir şey yapmamak-
garip geliyor haliyle. Bu sürecin daha 3-4 ay süreceğini ve sonrasında
biteceğini biliyorum.(En azından öyle umut ediyorum.) Ancak bu süreci nasıl
değerlendireceğim ve de bitireceğim
konusunda en ufak bir fikrim yok. Hayatın anlamını soracak olursanız da,
karmaşık diyebilirim şimdilik. Karmaşık ve de bilinmez. Sanırım olayı ilginç
kılan da bu “Bilinmez” oluşuyla alakalı. Sonrasında neyin geleceğini
kestiremiyorsun. Yaşadığın anın bir hediye mi yoksa bir sınanma anı mı olduğunu
bilemiyorsun. Bilinmezliğin ortasında duran bir kızın söyleyebilecekleri işte
bu kadar. Bilinmezliğin ortasında umut şarkısı söyleyenlere selam olsun :)